29 Temmuz 2015 Çarşamba

Bugün ne yesek?


Türkçe’ye “kızılderili” olarak yerleşmiş amerikan yerlilerinin şeroki kabilesinde şöyle bir ilkel inanış varmış:

“İnsan avladığı veya yediği hayvanın ruhuna sahip olur, onun ruhunu içinde barındırır”

Bu yüzden şerokiler hızlı koşmak istediklerinde tavşan, görünmez olmak istediklerinde tilki avlar, uzun seyahatlerden önce kuş gibi uçup gitmek için kuş eti yerlermiş.. Ne kadar da doğal ve masum bir inanış değil mi.. Canlarım benim..   (Kızılderililere ait ayrıntılı bilgi için lütfen bakınız: https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1z%C4%B1lderili_soyk%C4%B1r%C4%B1mlar%C4%B1)

Şimdi bu ilkel kızılderili inanışının gerçek olduğunu varsayalım. Yediğimiz hayvanın ruhu içimizde yaşıyor diyelim.
Çiftliklerde üretilen, hayatı boyunca hiç yürümeyen, 30 cm2’lik alanda hareket etmeden yaşayan, hergün çatlayıncaya kadar yemek yemeye zorlanan, kısacık hayatının her günü dünya kadar antibiyotik enjekte edilen, yaşamı ölümünden değersiz bir tavuğun ruhunun içimizde yaşadığını düşünün.
Hatta bunu tavukla sınırlandırmayın, benzer şekilde çiftliklerde üretilen balıkları ve hormonlu yemlerle büyütülen sığırları da düşünün..

Ne kadar mutsuz, depresif, intihar eğilimi yüksek, hayattan ne istediğini bilmeyen bireyler olurduk değil mi? Kabul etmesi zor ama aynı şimdiki gibi J

Peki bu ilkel olduğunu varsaydığımız kızılderili inanışını bir kenara bırakalım.

Modern bilim bize “ne yersen osun” diyor. Başka bir deyişle yediğimiz tüm gıdalar vücudumuzda küçük yapıtaşlarına ayrılıyor ve sonra da yeni üretilen hücrelerimizde yer alıyor. Eğer yediğimiz hayvanın ruhu içimizde yaşamıyor olsa bile kimyasal maddelerin vücudumuzda birikmediğinden, bu mutsuz ve depresif halimize hiçbir etkisi olmadığından emin olabilir miyiz?

Hemen hemen bütün dinlerde ve modern inanışlarda mutlaka bir et diyeti geçiyor. Özellikle uzakdoğu kökenli öğretilerde insanın kamili adem olma yolunda bir üst seviyeye geçmesi için mutlaka et ve alkol gibi ürünlerin tüketiminden vazgeçmesi gerektiği belirtiliyor. Çünkü et yemenin insan vücudunu yorduğuna inanılıyor. (Buraya parantez açıyorum, vejeteryan olmaktan ya da aksinden bahsetmiyorum, insanın etçil veya otçul olduğuna ilişkin ayrıntılı bilgi burada mevcut http://www.evrimagaci.org/fotograf/56/1280)

Laboratuarlarda oluşturulan tohumlar, suni gübre ile kirlenen toprak, yüksek derecede kimyasal madde içeren ilaçlar, ağır metaller içeren zehirli yeraltı ve yerüstü suları...
Tüm dünyanın pisliği vücutlarımızda birikiyor, ruhumuzu kirletiyor..
Abartmıyorum gerçek bu..

Bol sütlü bebe bisküvisinin %1 oranında süt tozu barındırdığını bilmek seni rahatsız etmiyorsa, bu yazıya hiç takılma, aynen devam..
Afiyet olsun..








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder